Pages

10 Ekim 2016 Pazartesi

mektep

Efe'ye 

Hep uzak kentlere adanmış dost sohbetleri
Biri daha soğuk, biri yağmurlu
Kimi ıssız bir yaldızlı kutu
Kimisi bir ada kendi halinde, denizlerle hallihamur
Kiminin yamyamları,
kiminin geyik böcekleri meşhur...


Uzak kentler, saklı derbentler
Bahçeleriniz halayık otları, nar, ıhlamur
Sonra devrik putlarımız, yirmili yaşlarımız
Hepsi o bahçelerde unuttuğumuz bir mezmur
Sonra zeytin gölgesinde pinekleyen
şu çöpten çelebi,
bıyıkları sarkık,
paçaları çamur
Kulağımıza fısıldar durur
Biz ne vakit unutsak gurbeti


Can havliyle açılır düşten şaraplar
Çalar kapımızı mavi bir harabi
Akar aramızdan uzak yaşlar
Acemi bir kuyruklu yıldız gibi
paslı aynalara çarparak ilerler
Kurşunlar birikir genzimizde
Onlar avare, külhani, deli
Biz yaralı atlasların sır katibi


Ah uzak kentler, saklı derbentler
Bahçeleriniz birer hüzün mektebi


10 Ekim 2016

23 Ocak 2016 Cumartesi

sıyah-ı matem

Ocak 2014 - İstanbul
yalıyor bu dergâhı bad-ı semûm
bir ölünün âkıs nefesi gibi
ölüm ki kaç senedir peşimde
istikbalin tek sahibi

bir âsıfat ki esti, yaktı
gözlerim artık kör
nankör bir hizab gibi yıktı
bak, âti denen enkazı gör

bu harabezarda çok gezen oldu
lâkin bulamaz kimse yolu
çok sürünen gördük de idbâr
kabrine yuvarlanır insanoğlu

23 Ocak 2016 
Ankara

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara

Categories

Popular Posts

Blogger templates

Sınav

Henüz daha çocuktum, çözerdim bu muammayı gözüm kapalı  ahşap bir karanlığın kireçli gölgesinde; dağıtırdım tenhaları uğursuz öyle ki her fe...