Pages

8 Kasım 2021 Pazartesi

peyman


neyle ölçmeli bu zamanı, neyle
söndürdüğüm leş kokulu keşiş mumları elimde

mesela bir gece bekçisinin şamdanları titreten düdüğüyle
bilge solucan halkaları,
bozacı bakraçlarının fermente sesi,
elibelindeli sofra bezleriyle
an... an… an…
neşteriyle bir cerrahın belki de
karanlık mağara ağızlarını yaran

üzülemiyorsak ölüp gidenlere
yayları bozuk bir karyolaysa yaşam
sultan papağanları tünüyorsa keskin ayaklarına
iğneli bir fıçıysa bugün, yarın
öfkeler ne eksik ne tamam
kan… kan… kan…
oysa kan tutmaz zamanı, biz biliriz
sonsuz ilhamı bir körduman

ergen burunlu bir yalnızlıkla mı ölçmeli böyle
yoksa bir iç denizle mi, pişmiş topraktan sızan
hep bıçaksırtı cenaze namazları
gölgesi geçmişinden uzun bileytaşlarında kılınan
tanrı biliyor
miraçsız peygamberlere hakkımız ne helal ne haram

neyle ölçmeli bu zamanı, neyle
bukağımız sabaha uzanır mı, söyle


8 kasım 2021
Ankara

16 Şubat 2021 Salı

övgü

kadıncığımla sevişirken
destursuz kuru ölüler daldı rüyalarıma
dağılmasın diye tüm tespih taneleri
kitlemiştim gece kapılarını oysa.
ovmuştum ağrıyan başımı tuzlu sularla.
ya sabır, kocakarı ilaçları koklamıştım, ya selamet!

- ya sonra? 

sonra, bindim;
hasis bir salyangoz sırtında gezdim
bir nebze eksildim, evet,
ama yüzüne ışık vuran putlar diktim
sermedî çingene çiçeklerini ezdim.
hayal et!

biz,
gövdesi soyulmuş, 
buhurdan yolcusu
bir kâfur ağacında asılı
tel kafes mahpusları

biz, 
cübbesine yorgan iğnesiyle 
kakule taneleri diken
baştan savma
ilenç okyanusları

biz,
ne rehin ne misafiriz
gözümüzde parlak bir leke
bekleriz, bukağımız çözülsün
topal kısraklar yine koşsun diye

takılmadan tespih tanelerine

16 şubat 2021
ankara

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara

Categories

Popular Posts

Blogger templates

Sınav

Henüz daha çocuktum, çözerdim bu muammayı gözüm kapalı  ahşap bir karanlığın kireçli gölgesinde; dağıtırdım tenhaları uğursuz öyle ki her fe...